7 Kasım 2011 Pazartesi
HELİN...
5 Yaşında bir kız çocuğu...
Bu ülkenin en gerçek yanıydı HELİN’in isteği.
Acıttı yürekleri.
Daha çocuktu, 5 yaşında.
Gözleri öyle derin bakıyordu ki, çaresizliğin ne olduğunu çok erken öğrendi HELİN.
Depremle öğrenmedi üstelik.
Babasının neden sık sık onları bırakıp gittiğini anlayabilmişti bu küçük yaşında.
Bir İstanbul’a bir izmir’e.
5 yaşında işsizliğin ne demek olduğunu öğrenmişti Helin.
Belli ki minik yüreğini çok acıtmıştı babasının her gidişi.
Artık gidemeyecek bir İstanbul’a bir İzmir’e.
Kirada oturdukları ev hasarlı.
Prefabrik bir evde yaşama tutunuyorlar şimdi.
Devlet geldi Helin’in yanıbaşına.
Gözlerinin içine baktı.
Bayramdı üstelik.
Başka yerlerde çocukların en mutlu olduğu günlerdi.
Helin ne isteyebilirdi ki... 5 yaşındaydı.
Oyuncak, harçlık ya da bir iki güzel söz.
Öyle olmadı ama.Helin en derin yarayı açtı kısık sesiyle.
Onca büyük adam onca kamera vardı karşısında.
Kimseden saklamadı.
Kimseden utanmadı, korkmadı.
Ayakları üşüyordu,
Üşüyordu üşüyordu...
Oysa “geldik sarıldık ısıttık seni” diyeceklerdi .
Öyle olmadı,Helin “ayaklarım üşüyor” dedi çorap istedi.
Sadece çorap.
Talimat verildi hemen ÇORAP için.
Bir çift çorap ve talimat.
Devletti adı onun; çorap talimatıyla ısındı Helin’in ayakları.
Üşümüyordu artık.
Talimatlı çoraplar sıcacık tuttu.
Kimse görmedi Helin’in gözlerindekini.
Çocuk yaşta öğrendiği işssizliği, çaresizliği farkedemedi.
Babası için “iş” istedi 5 yaşında BÜYÜYEN HELİN.
Çaresizliği öğrettti bu ülke ona.
Ayakları sıcak üşümüyor artık,
Ya küçücük yüreği?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder