23 Aralık 2011 Cuma

İYİ UYKULAR TÜRKİYE

İYİ UYKULAR TÜRKİYE !!!



Tam 14 gün boyunca bütçe denleştirmeye uğraştılar..
Sabahlara kadar “insanüstü” çalıştılar.
An geldi yorgunluktan bitap düşüp uyuyakaldılar...
Yeri geldi güldüler yeri geldi bardak kırıp birbirlerinin boğazına sarıldılar.
Ne de olsa herşey millet içindi.
Halkın refahı, mutluluğu, insanımıza daha iyi hizmetti aşkın adı.
Tarihi bile sorguladılar. Biri sırf bütçe denlkeşsin diye “Kıbrıs’ı işgal ettik” dedi.
Katilamları isyanlara çarpıp yüzleşme açığını nasıl kapatacağını anlatan oldu.
Elma ile armutu topladılar millet için. Simit hesabıyla vatandaşın cebinden çıkanı buldular.
Et fiyatlarıyla bir deri bir kemik kalan çocukları doyurdular.
“Ekmek dün bu kadar alınıyordu bugün bu kadar” diyerek halk ekmek kuyruklarını bitirdiler.
Vuvuzela öttürdüler. “İşssizlik azalıyor anlamayana davul zurna az” dediler.
“Şahsıma yönelik sataşma var” hırsıyla hop oturup hop kalktılar. Ne hainlik kaldı ne şerefsizlik.
“Grubumu itham eden ağır sözler” dediler, 69’a göre söz hakkı istediler.
“Çüş” diyeni de çıktı, ithamlarında dozu kaçıran da. Kaçırmak girince işin içine,
Muhalifine “Gaz kaçırıyorsun” diyerek milletin doğalgaz faturasını hatırlatma çabası bile oldu.
Kıpkırmızı kesildi yüzleri.
Utançtan değil,liderine atılan lafa yanıt verememekten;
Kiminin ar olmasa da şah damarı çatladı.
Soyadımı doğru söylemediniz diye isyan edeni oldu.
Kavga çıkardı.
Millet okusun da ne kavgalar veriyoruz görsün diye tutunaklara girmeye çabaladı az konuşanı.
“2012 yılı bütçesi üzerine Grubum adına söz almış bulunuyorum” dedi herbiri.
Tam 1500 sayfa tutunak tutuldu millet için.140 saat sürdü milletin bütçesini denkleştirme kavgası.
Ama 5 dakikalarını aldı 7 500 liralık emeklilikleri.15 gün boyunca düşmandılar iki dakikada kardeş oldular
Ne bağırdı ne de küfretti hiçbiri.
Yoksulluk diyen de olmadı açlıkta,
İşsizlik mi emekli mi hiç duyulmadı.
Kürt de yoktu Türk de. Kavga da yoktu gürültü de.
İki önerge,
4 parti ortaklaşa bitirdi herşeyi.
Eşine az rastlanır bir uzlaşıyla üstelik.
2 yıl vekil olana “emeğinin” karşılığı verilmeliydi.
Verildi.
İyi uykular Türkiye...

6 Aralık 2011 Salı

HİÇ "TORLUK" GÖRDÜNÜZ MÜ?

SİZ HİÇ “TORLUK” GÖRDÜNÜZ MÜ?
Birkaç gün önceydi sanırım,minik bir kız çocuğunun kaybolduğu haberi düştü ajanslara. Konya Beyşehir’de 2 yaşında bir kız çocuğu;adı Songül’dü.
O kaybolmadan önce 9 kardeşinin en küçüğüydü.
Kaybolmadan önce diyorum çünkü kaybolduğunu duyan hamile annesi sinir kriziyle 10.doğumunu yaptı. O da kızdı.
Beyşehir’de ormanlık bir alanda,Yeşildağ civarında kayboldu Songül.Çok soğuktu o gece.Eksi 5 dereceye düştü sıcaklık.Ağladı bütün gece.Korktu çok üşüdü.Üzerinde bir tek kazağı vardı Songül’ünhiç montu kabanı olmadı çünkü. Üşüdü ağladı.Korku ısıttı minik yüreğini ama elleri ayakları buz kesti.
Seferber oldu babası arama kurtarma amcaları.20 saat sonra buldular Songül’ü.Ormanlık alanda çalıların arasında ağlıyordu.
Onu bulan amcasının yanında güvende hissetti kendisini. Konuşmadı, ağzında zaten emziği vardı, açtı üstelik.Çok iyi bildiği açlıkla ağlıyordu.Bir daha ağlamadı.Hiçbir şey yapmadı. Öylece durdu.
Baba Necat Çelik (42).
Mardin’den kalkıp Beyşehir’e geldi. Mardin nere Beyşehir nere.
Dile kolay 900 km. Ama ekmek parası, işsizlik, açlık ve yoksulluk. Kadere boyun eğmemekti adı.
Yeşildağ’ın ormanlık alanında çadırını kurdu.11 nüfus naylon çadırın altında yaşam savaşı veriyordu.Meşeden odun kömürü yapıyordu Necati Çelik. Hani piknik keyfinizin olmazsa olmazı.Yanınca; ete, tavuğa ayrı bir tat veren. Oysa Çetin Ailesi tadını unutmuştu hatta iki yaşındaki Songül hiç bilmedi onları...
O çadır hayatlarıydı. Okul görmedi çocuklar.Banyo desen çadırın orta yerinde.Tuvaletse dışarda.Hastalık bırakmadı yakalarını. Hastane nedir bilmedi hiçbiri. Çadırları herşeydi. Songül’ün 37 yaşındaki annesi 10.çocuğunu da çadırda doğurdu. Doktorsuz, ebesiz...

Çadır kurulduğunda Ağustostu.Aralık geldi, dönmeleri gerekiyordu Mardin’e. Dönemedi baba Necati Çelik.2 ay erteledi memlekete dönmeyi.”Ama orada İŞ, AŞ yok. Biraz daha para kazanıp, ekonomik sıkıntı yaşamamak için kaldık." diyebildi.
10 çocuğu için gurbette çadırda yaşadı Necati Çelik.
Odun kömürü yaptı günlerce. Torluk kurdu.Ateş yaktı.Meşeleri için için yaktı. Kendisinin karısının yanma ihtimalini düşünmeden ateşle savaştı.-siz piknik keyfinizi sürün diye.- Odun kömürünün nasıl yapıldığını anlatmak zor. Gözünüzde şöyle canlansın yeter: “Ortalama 100 kg odundan 20-25 kg mangal kömürü yapılıyor. 15-20 gün sürüyor o emek.”
Peki bunca alınterinin karşılığı.Kiloda sadece 2,50 TL.
Hadi bir hesap yapalım:
100 kg odun toplayıp TORLUK kuran Necati Çelik en fazla 62.5 lira kazanacak.
Siz hiç Torluk gördünüz mü? demem o yüzden.
Odun kömürü yakıp keyif yaptığınızda bir düşünün derim.
Songül’ün ağlamasını...babasının 11 kişilik ailesini bir naylon çadırda hayatta tutmak için verdiği mücadeleyi...37 yaşındaki annesinin 10.çocuğunu doğuruşunu. Yoksulluğu...işsizliği..açlığı..zorunlu göçleri...eti..tavuğu...kömürü... pikniği...
Konya Beyşehir’de 2 yaşındaki Songül kayboldu,ne mutlu ki bulundu...
Bana bir yerlerdeki acıları tanıttı Songül..
Yoksulluğun, çaresizliğin, kimsesizliğin “Torluk” halini gösterdi...
Songül’ün bulunması aslında:
“ Türkiye’nin küçük ama milyonlarca gerçek fotoğrafını tanıttı.”