20 Mart 2012 Salı

GİTMEE







Bir kız çocuğu bağırıyordu kalabalık içinde...
“Gitmeee...”
Cılız titrek bir ses.Yüzlerce insanın içinde duyuldu yine de .
“Gitmeee...”
Yüreği atan herkeste yara açtı o ses.
Gözleri doldu vicdanı olanların.
Ciğerler parçalandı o tiz o cılız sesin vurgusuyla...
“Gitmeee.”
Koca koca adamların arasında göremedi kimse onu.
Kimsenin görmesini de istemedi zaten.
Sesini duyurmaya çalıştı sadece.
Sesini duysun istedi, ”duyamayacak olan.”
Gitmeee diye bağırdığında “korkma gitmiyorum” diyecek sanıyordu çünkü.
Herkesin sesini bastırdı o yüzden küçük kızın sesi.
Çok güçlü çıktı.
Yanında duran koca adamlardan daha güçlüydü onun yüreği.
Gitmee dedi.
Gözündeki yaşı gördü herkes,ama içindeki acıya kördü hepsi...
Bilmiyordu nereye gittiğini, zaten hiç bilememişti onca uzakta ne işi olduğunu?
Herkesin babası yanıbaşındaydı oysa.
Bayramda, tatilde hatta doğumgününde olamamamıştı yanında.
Adını bile bilmediği bir yerlerden sesini duyarak tanıyordu,
Fotoğraflarıyla büyüdüğünü gösteriyordu.
Ama bugün yakasında taşıdığı fotoğrafın ne anlama geldiğini bile bilmiyordu
Gitmee
Aklının ucunda gelecek avuntusu vardı hep.
Giderken söylemişti annesi ,GELECEKTİ
Gittiği gün söylemişti bir de bugün
Gitmeee..
Gitti artık gelmeyecek bir daha... annesinin sözleri de yetmeyecek artık!
Büyüyecek soracak, arayacak, bir yanıtı isteyecek
Gitmee
“O gün bağırdığım da neden gittin” diyecek, cevabını kimse veremeyecek
Yanında yürüyen koca adamlar yanıtsız bırakacak onu,
Çünkü onun gibi başkaları da haykıracak;
Gitmee
Onları da duyan olmayacak onları da babasız bırakacak hepsi...

8 Mart 2012 Perşembe

TAŞIMA SUYU VE ARTAN REFAH


Fotoğraf birkaç hafta öncesine ait.
Çok şey anlatıyor aslında.
Söze gerek bile bırakmıyor.
O yüzden seviyorum fotoğrafları...
Ama en çok da ne anlatmak istediğini bilerek çekenlerinkini.
Sabah gazetede bir röportajın satıraraları dikkatimi çekti.
Bir soru bir yanıt. Kesintisiz süren eğitim tartışmalarına ait.
Soruyu gazeteci soruyor, yanıtı 6 yıl Milli Eğitim Bakanlığı yapan siyasi veriyor.
Soru: Okula başlama yaşının öne çekilmesi doğru mu?
Hüseyin Çelik: Evet. Çünkü beslenme kalitesinden dolayı refah toplumu olduk. Ailelerin durumu iyileştikçe çocukların gelişimine yansıyor.(Akşam Gazetesi 8 mart 2012.Çiğdem Toker)
“beslenme kalitesinden dolayı refah toplumu olduk”
Siyasinin söylemiyle o kadının fotoğrafını yanyana koyuyorum, Hiç örtüşmüyor hiç denk düşmüyor.
Hangisi doğruydu?Hangisi hayatın kendisiydi?
Hangisi...
Diyor ki Hüseyin Çelik: “Ailelerin durumu iyileştikçe..”
İyileşmenin tanımını yapabilir mi acaba akademisyen siyasetci Hüseyin Çelik?
Anlatmak kolay da mutluluğun resmini yapmak kadar zor mudur, iyileşmenin doğrusunu anlatmak?
Ya da bu fotoğraftaki iyileşmenin bir anlatımı var mıdır?
Çeşmeye iyice bakın, üzerinde bir tarih var: 1994.
20.yüzyılın Türkiyesinde ilçeye su ancak gelebilmiş.
Övünç kaynağı olmuş o tarih, çeşmenin üzerine yazılmış ama ilçedekilerin kaderi olmuş.
Omuzlardaki yük su taşımak değil,
Yükün adı yaşabilmek; üstelik insanca...
Plastik bidonlarla taşıdığı suyla tenceresini kaynatacak, beslenme kalitesini arttıracak.
Sağlıklı bir yaşam için taşıma suyuyla temizlik yapacak
İyileştirmeyi hissedecek bir bardak taşıma suyuyla demlenen çayda .
Hangisi doğru ? hangisi hayatın kendisi?
Hangisi...

(YILMAZ AYNALI KARDEŞİMİZİN EMEĞİNE TEŞEKKÜR EDİYORUM...ARDAHAN DAMAL’DA GERÇEK BİR KESİT...21.YÜZYILIN TÜRKİYESİNDE GERÇEĞİN BİNLERCE KELİME YERİNE TEK KARE ANLATIMI.)

7 Mart 2012 Çarşamba

KİMİN ŞEHİDİ DAHA DEĞERLİ?

Korku heyecan acı yarattı ilk duyulduğunda o haber
“Uludere’de 34 kişi sınırı geçerken bombalandı.”
İlk resmi açıklama: Terörist grubu vuruldu.
Birkaç saat sonrası,
2. resmi olabilecek açıklama:”terörist de olabilir kaçakçı da”
Birkaç saatin de sonrası,
3.ama resmiyet kazanan "ilk" açıklama: “Kaçakçılar”
Nihai açıklama en resmi olanı: “babadan atadan kalma kaçakçılık yapan köylüler”
Sivil vatandaşlar, masum insanlarımız…
Açıklamalar ardı ardına.
Acıdı Türkiye’nin yüreği…
Ve sonunda tüm Türkiye öğrendi ki;
Uludere’de ölenlerin hepsi ŞEHİTTİ.
Şırnak Valiliği kartlar hazırladı
Emine Erdoğan’ın ziyaretinde ölenlerin yakınları taktı o kartları
Güvenlik gerekçesiyle,
O kartı olmayan Erdoğan’ın bulunduğu eve giremedi.
Kartlarda tanıdık ifadelere vardı:
“Şehit annesi”
“Şehit babası”
“Şehit kardeşi”
“Şehit yakını…”
Devlet sonunda kararını verdi Şehitti hepsi

Üstelik kendi askerince bombalanan, öldürülen şehitler
Türkiye’nin acı bir gerçeği ne yazık ki şehitlik
Tazminatla dindirilmeye çalışıldı acılar hep
Bir evladın, bir babanın, bir canın yarısının acısı kaç para ederdi ki?
Şehitlik mertebesi ULUDERE’de de çıktı Türkiye’nin karşısına.
Üstelik tazminatı da belliydi ölenlerin.
123 bin lira.
Sormadan edemedi Türkiye…
“Askere, polise şehitlik tazminatı 50 bin lira,
Uludere’de şehit olanlara ise 123 bin lira…”

Yok olan hayatlar ortak acılar kapanmayan yaralar hepsi bir hepsi aynı
Peki kimin şehidi daha değerli?

2 Mart 2012 Cuma

YALANLA BESLİYORLAR BİZİ


Hani diyorlar ya "dünyanın en büyük 17. ekonomisiyiz" diye...
Böbürleniyorlar üstelik hiç durmadan...
Yoksul kalmadı,açlarımızı doyurduk, öksüz bırakmadık kimseyi diye caka satıyorlar ya...
Ve her söze başladıklarında kimsesizlerin kimi olmakla hava basıyorlar... Övünüyorlar,kimsesizin “kim” olduğunu bile bilmeden.
Uzakları yakın ettik diyorlar her fırsatta, uzaktakinin yalnızlığını bilmeden.
Gösterdikleri ile yaşatıyorlar, göstermek istediklerini anlatıyorlar hep bir ağızdanBirgün Musa oluyorlar ertesi gün Firavun ...
Dokunuyoruz halka, biliyoruz dertlerini diyorlar,hissetmeden yaşamadan...
Bir fotoğraf anlattı tüm bunları aslında yalan olduğunu...
Ne büyüyen ekonomileri ne böbürlenmeleri ne de "bitti" dedikleri yoksulluk gerçeği...
Tek bir kare fotoğraf kanıtladı hepsini.
Düşündürdü, hüzünlerdirdi ve hissettirdi...
21.yüzyıl Türkiyesi ya adı.
Modern, devasa, global dünyanın baş aktörlerinden.
Oysa kocaman bir yalan olduğu tek bir kare fotoğrafla çıktı ortaya.
Gerçekti... ne ışık oyunu ne de “amca sen burada dur” vardı içinde.
Bir odada ortak bir yaşamı anlatıyordu.içinde yoksulluğu, yalnızlığı, çaresiz bırakılmayı taşıyordu;unutulmuşluktu adı.
Fildişi kulelerinde yaşayanların hiç bilmek istemediği,
İktidarını kaybetmekten korkanların görmek istemedikleri bir yaşamın kanıtıydı...
Göstermeyi hiç istemedikleri gerçekleri gösterdi o tek kare fotoğraf.

VE NAZIM’I hatırlattı...
“ah benim insanlarım! yalanla besliyorlar bizi,. hâlbuki açsınız. et'le, ekmekle. beslenmeye muhtaçsınız..”

Not:fotoğraf Yılmaz Aynalı kardeşimize ait.Türkiye’nin -bir şehrinde- çoğu insanın sadece haritada yerini bildiği Ardahan’ın Damal ilçesi Oburcak köyünde çekildi.Emeğine yüreğine ve gören gözlerine sağlık Yılmaz.)