16 Eylül 2013 Pazartesi

UTANMA HATİP

Hatip’in yüzündeki “is” sizin utancınız… Okul zili çaldı . Milyonlarca minik yürek ve bir o kadar anne babanın heyecanı sardı dört bir yanı. Okuyacak, öğrenecek ve elbette büyücekti hepsi. Milyonların içinde gözlerden uzaktı Hatip. 8 yaşında… yani okul zili onun için de çaldı. Duymadı Hatip çalan zili. Koşamadı okuluna… Sırtına rengarenk çizgi film kahramanlı bir çanta alamadı… Mardin’den Adana’ya geldiklerinde sırtındaydı kömür küfesi...Elinde beslenme çantası diye el arabası vardı… Okula gitmedi bugün Hatip… Elleri kapkaraydı…. Ayakları da öyle…Terlikleri kapatamadı o küçük ayaklarının karasını… Ama yüreği bembeyaz apaktı Hatip’in… utanmayı biliyordu… Büyüklerine inat… Utandı Hatip, yanına gelen “neden okulda değilsin” diye soran amcasından! Utandı…Annesinin arkasına saklandı. “Bu benim değil sizlerin utancı” der gibi baktı… Okulda olmak, çocukça yaşamak… Zil çaldı bugün… O duymadı… 8 yaşında Hatip. Mangal kömürü yaptı yaz boyu… Hayalleri var mıydı? Çocuk o… hayalsiz çocuk olur mu? Ya okulsuz.. kitapsız.. kalemsiz… O’nun olmadı bu yıl… Kitabı kalemi hatta hayali...Çünkü “ekmek” çünkü “aş” kara kömürün içindeydi… 8 yaşında tanıştı Hatip çocuk olmamakla… Yüzü is içinde Utandı Hatip… Oysa çocukça utancının ardında kocaman bir yürek gizliydi. O’nun utancı aslında Sizin Benim Bizim Hepimizin Utancıydı aslında… Okul zili çaldı.. Duymadı Hatip…Utandı… Utanma kara yüzlü beyaz yürekli çocuk… Senin değil o utanç… Büyüklerinin, sen ve senin gibilerin yanında küçücük kalanların…