11 Eylül 2012 Salı

MERMER...


 Aslında Hatay Kilis Suriye hattını yazacaktım...
1 hafta boyunca tam da o adreslerdeydim.
Kampları, Suriye'deki durumu, Hatay Kilis sokaklarindaki tedirginlikleri anlatacaktım.
Ama malum burası Türkiye, düşünmeye bile firsat vermeyen bir üke.
Belki de o yüzden yasak düşünmek.
 
Ankara’ya döner dönmez daha çantamı boşaltmadan Afyon’da buldum kendimi.
Yine acı ve ölümün soğukluğuyla karşılaşmak için çıktım yola.
Afyon’a gece 1 gibi ulastık.
Yangin dağda, mühimmat deposunda sönmüş, artık hiçbir zaman sönmeyecek yerlerde çoktan tum bedeni yüreği sarmıştı .Üstelik hiçbir güçte söndüremeycekti o kor alevleri.

 25 evlat... 25 gencecik insan.
Kimse bilmeden bekledi saniyeleri, dakikaların iyi haberlere ulaşmasını diledi.
Analar babalar geldi koşarak; yine gözünde korku yine kolu kanadı kırık.
Haber alamamak en kötüsüymüş  anladım. Beklemek en zoruymuş  gördüm.
Sayıları arttı aynı saatte aynı acıyla korkuyla gelen ana babalarin
-gelmeyenlere takıldı  aklım... emanet edenler ordaydı da emaneti hiçe sayanlar? -

 
Gece ilerledi karanlığı yırttı bir babanın feryadı...
Çok acı gördüm çok vedaya tanık oldum ama gecenin karanlığında boşlukta yankılanan o ses
saplandı kaldı derinde bir yerde.
İçerden gelen her haber, ağıtlara gözyaşları yıkılmalar ekledi, çoğaldı sayıları anne babalarının.
- Gelmeyenlere takıldı  aklım-

 
Gün doğmasın istedi belliki hepsi.Çünkü yeni günün başlaması  doğrulayacaktı  bu kabusu.
Güneş onlar için Afyon’da doğdugu saatte battı.
-Gelmeyenlere takıldı aklım-
Hala umutları vardı imkansız olduğunu bilselerde.
Bir kelime duymak yüreklerini  hafifletecekti bir tek haber.
Emaneti alanlar onlara değil kameralara kostular hep,
Hesap değil buz bir sesle ,  detay ve rakam vermek için...

 
Acı ortaktı.Senin benim hepimizindi tıpkı daha önceki binlercesi gibi.
Ama ya gerçek sahipleri ? ateşin düştüğü yürekler!
Onlar hiç yokmuş gibi davrandı birileri.
Hindistan Pakistan dedi, kagıttan okudu soğuk resmi kurallı cümleleri.
Tabi sonuna eklemeyi ihmal etmedi rahmeti başsağlığını sabrı.
Oysa birkaç metre ötedeydi sabır diledikleri.
Ellerini tuttsalar, gözyaşını silseler hafifleyecekti yürekleri.
Hiçbiri olmadı, afilli arabalarından inip afilli kalabalıklarla kuralları uyguladı herbiri.

Hatta evladını canını kuzusunu soran bir anneye buz gibi “bakacağız” diyerek gitti birileri.
-gelmeyenlere takıldı  aklım... emanet edenler ordaydı da emaneti hiçe sayanlar? -

38 saat sonra geldi emanete sahip çıkacakların başındaki.Uçakla konforlu indi Afyon’a.
Son model girdi kışlaya, son hızla da çıktı.
Kapıda bekleyenler bakakaldı ardından.Ne bir ses ne tek bir teselli !
Bir fotoğrafla  aldım o sessizliğin , olmuşa çare yokun yanıtını.
Mermerden santranç  takımıyla anladım hayat devam ediyoru.


Mermerin memleketinde taş kalpler poz verdi 25 yiğidin yokoluşuna...
Mermer.kilim...plaket... hediye..poz...

Ve şu cümleler  düğümledi boğazımı,
Hayatımın anlamını bulduğum insanın yazdığı iki satırdı aslında Afyonu’u  anlatan.
Ve elbette Mermerin manasını çözdüren:
 

“ MERMER... 25 ANNENİN GÖZÜNDE EVLADININ İSMİNİ KAZIYIP BAŞUCUNA KOYACAĞI  MEZAR TAŞI...
MERMER... VALİ, GENELKURMAY BAŞKANI İÇİNSE BİR AFYON HATIRASI ! ''

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder